Eğitim toplumların hayatında neden önemli?
Çünkü refahı artırmanın, insanları yoksulluktan uzaklaştırmanın, insani
duyarlılıklarımızı geliştirmenin, hoşgörü kültürünün, fırsat eşitliği
yaratmanın, sınıflar arası geçişkenliği kolaylaştırmanın, gelişmenin ve insanlığa katkı yapmanın en önemli
araçlarından biri eğitim.
İnsanlar ve toplumların hayatlarında risk ve
olumsuzluklar her zaman oluyor. Ama bireylerin çocukluk dönemindeki beslenme ve
eğitim konusunu bir insan hakkı meselesi olarak ele alıp, her kesime adil ve
nitelikli şekilde ulaştırabilen toplumların risklerle baş edebilme kabiliyeti
diğerlerine göre daha fazla.
Bu nedenlerle eğitim konusu bütün ülkelerin,
bütün yönetimlerin en önemli meselesi olmuş tarih boyunca. Konuya yaklaşım
biçiminin ise farklı sonuçlar yaratacağı açık.
Rusya tarihinin 1682-1725 dönemine damgasını
vuran Büyük Petro, akılcılık anlayışıyla ekonomik, sosyal, idari ve kültürel
alanlarda hayata geçirdiği reformlar açısından çok önemli. Eğitim konusunu da
oldukça agresif bir şekilde ele alıyor ve neredeyse Rus kültür hayatının 18 ve
19. yüzyıllardaki atılımına temel oluşturuyor.
Belki de Petro’nun başrolünde olduğu büyük
reformlar neticesinde Turgenyev, Dostoyevski ve Tolstoy gibi devleri dünya
kültürüne kazandırabiliyor Rusya.
Petro sonrası devam ettirilen çalışmalar
neticesinde Rusya’daki okuma yazma oranı 1860’lardaki %6 seviyesinden 1913’de
%28’e yükseliyor. 1917 Ekim devrimi öncesinde ise Rusya’nın çoğu hala okuma
yazma bilmiyor.
Bolşevik Devrimi sonrasında yöneticilerin
eğitim ve kültür hayatına bütüncül ve agresif şekilde yaklaştıkları açık.
1926’daki nüfus sayımına göre 10 yaş ve üzerindeki Sovyet vatandaşlarının
%51’i, 1939’daki nüfus sayımına göre ise %81’i okuma yazma biliyordu.
Sovyet döneminde eğitimin her anlamda merkezi
bir konumda olduğu, öğrencilerin disiplin ve kararlılık içinde eğitim
faaliyetlerine devam ettiği, bu durumun matematik, fizik, kimya gibi bilim
dallarında önemli sonuçlar verdiği anlaşılıyor.
Günümüzde ise Birleşmiş Milletler tarafından
yayımlanan insani gelişme endeksleri ve OECD gibi kuruluşlar tarafından
yayımlanan raporlar dikkate alındığında, Rusya açısından öne çıkan en önemli
sonuç eğitimle ilgili. Çünkü Rusya’da hem kadınlar hem de erkekler açısından
gerek okuma yazma oranı, gerekse lise mezunu oranı ve ayrıca üniversite mezunu
nüfus oranının gelişmiş Avrupa ülkelerinden farkı bulunmuyor.
Eğitimin niteliği OECD tarafından yapılan bazı
testler açısından Avrupa ortalamalarının gerisinde olsa da bu bozulmanın
1990’lı yıllarda yaşanan sorunlardan kaynaklandığı, 2000’li yıllardan itibaren
eğitimin kalitesini artırmaya yönelik önemli çalışmalar yapıldığı görülüyor.
Rusya’da uluslararası en iyi beş yüz
üniversite arasına girebilen çok sayıda üniversite var. Bu sayıyı artırma
açısından önemli ölçüde kafa yorulduğunu da anlıyoruz. Üniversiteleri dünya
çapında sıralamaya tabi tutan bir kuruluşun (Timeshighereducation) 2017
sıralamasına göre, dünyadaki ilk 500 üniversite içinde 9 Rus üniversitesi yer
alıyor. Bunlar arasında en önemlileri; Lomonosov Moskova Devlet Üniversitesi,
ITMO Universitesi, Moskova Fizik ve Teknoloji Enstitüsü, Moskova Yüksek Ekonomi
Okulu, Kazan Üniversitesi gibi üniversiteler var.
Sonuç olarak, Rusya eğitim konusunda tarihsel
ve kültürel bir farkındalığa ve bazı avantajlara sahip. Eğitime yüksek saygı
gösteren kültürel gelenekler nedeniyle çarlık döneminde, Sovyet döneminde ve bugün de daima merkezi
önemde olmuş eğitim konusu. Özellikle Büyük Petro’dan itibaren atılan adımların
bugüne kadar sürmüş olması ve oluşan alt yapı, eğitim kalitesinin daha da
geliştirilmesi açısından büyük imkanlar sunuyor. Bu alt yapı sayesinde dünyanın
en önemli üniversitelerinde matematik, fizik ve kimya dalları başta olmak üzere
çok sayıda Rus bilim adamı bulunuyor.
Yorumlar
Yorum Gönder