Galiba her büyük
felaket öncesi bir kuralsızlık, başına buyrukluk ve hovardalık dönemi oluyor.
Amerika’yı kasıp kavuran ve bütün dünyayı etkileyen 1929 Ekonomik Buhranı
öncesinde de böyle bir dönem söz konusu olmuş denilebilir.
Birinci Dünya Savaşı
sonrasındaki yirmili yıllar ilginç bir dönem Amerika için. Güçlü bir gelişme
arzusu, zengin olma hırsı, kuralsızlık, borsa çılgınlığı, karaborsacılık sarmalına sürüklenmiş insanlar. Bu dengesiz
gelişme hırsı içindeki şartlarda özellikle gençler karmaşık duygular ve aidiyet
sorunları yaşamış. Bu yüzden Scott Fitzgerald bu kuşağa “yitik kuşak” adını
vermiş. Sanatın ve müziğin de geliştiği buhran öncesi bu göreli bolluk ve
zenginlik yıllarını “gürültülü yirmi’ler” ya da “caz çağı” olarak adlandırmış
yazar. Fiztgerald bu yılları sorunlar ve olumsuzluklara rağmen “romantik şevk
dönemi” olarak da tanımlamış.
Scott Fiztgerald (1896-1940),
Faulkner, Hemingway, Eliot, Passos gibi yirminci yüzyılın ilk yarısında
Amerikan edebiyatına damgasını vurmuş önemli bir yazar. Özellikle Muhteşem
Gatsby adlı romanıyla büyük üne kavuşmuş. Diğer önemli yapıtları, Benjamin
Button’ın Tuhaf Hikâyesi, Güzel ve Lanetlenmiş ve Son Düş gibi kitaplar.
Muhteşem Gatsby betimlemeleriyle, 20’li yıllardaki Amerikan rüyası eleştirisiyle kırık
bir aşk hikayesinin anlatıldığı çok güzel bir roman. Parası olmadığı için
onunla evlenmeyen sevgilisinin dikkatini çekmek için dev bir malikane alan ve
çılgınca partiler veren bir adamın hazin hikayesi anlatılır romanda. Can
Yücel’in özgün çevirisiyle zevkle okunan hakikaten güzel bir kitap.
Fiztgerald edebi eserleri
ve 1920’lerin Amerika’sı için ortaya attığı “caz çağı” kavramı yanı sıra karısı
Zelda Sayre ile olan ilişkisi ve sorunlarıyla da adından söz ettirmiş bir
yazar.
Bu ilişki öylesine
bilinen ve gündemdeymiş ki yazar Ring Lardner onları dönemlerinin prens ve
prensesi olarak tanımlamış.
Fiztgerald 1918 yılında
Alabama’da asker iken bir yüksek mahkeme yargıcının kızı olan Zelda ile
tanışmış ve aşık olmuşlar birbirlerine. Zelda bir ara nişanı bozmuş ama daha sonra
evlenebilmişler. 1924 yılında ise Fransız Rivierasına yerleşmişler.
20’li yıllarda bir ara
Amerika’da içki yasaklanmış ve bazı başka kısıtlamalar da getirilmiş. Bazı
yazarlar özgür olamadıkları gerekçesiyle ülkelerinden ayrılmış. İşte Fiztgerald
ve Zelda çiftinin Fransa’da bu insanlarla da etkileşimi olmuş o dönemde.
Fiztgerald’ın
eserlerinde zaman zaman Zelda’nın söz ve düşüncelerini kullandığı da olmuş.
Hatta Zelda’nın yarı şaka yarı ciddi “intihal evde başlar” diye bir sözü
varmış. Aslında Zelda kendisi de bir yazar. Tek romanı olan Son Valsi Bana
Sakla adlı kitapta kendisi gibi bale tutkunu olan bir kadını ele almış ve kendi
evliliklerinde yaşadıkları sorunlar ve çalkantılara paralel bir kurgu yaratmış.
Fakat istediklerini tam olarak hayata geçirememiş belki de. Bir ara bale ve
müzikle ilgilenmiş ama asıl arzusu iyi bir yazar olmakmış. Kocasının yeteneğini
mi kıskanıyordu yoksa onun gölgesinde yeteneği mi köreliyordu bilinmez ama bir
çekişme ve mutsuzluk yaşamışlar belli ki.
Birbirlerini rakip
olarak gördükleri olmuş. Zelda’nın başkaları ile flört etme eğilimi olduğunu
söyleyenler de var. Bazıları da başarılı bir erkeğin hayatını zorlaştıran kadın
olarak görmüş onu. Sanırım Zelda biraz asi ve çılgın bir karaktere sahipmiş.
İstediklerini hayata geçirmede zorlanmış ve bunun stresini yaşamış belki de.
Ama ne olursa olsun
Fitzgerald ve Zelda birbirini seviyormuş ve uzun süre evli kalmayı başarmışlar.
Yine de düzensiz ve mutsuz bir hayat sürmüşler. Alkol önemli bir sorun haline
gelmiş. Zelda ruhsal sorunlar yaşamış ve uzun süre tedavi görmüş. Fiztgerald
ise hayatını yazarak kazandığından para sorunu ve yazdıklarının ilgi
görüp görmeyeceği stresini yaşamış hep. Zelda ile olan ilişkilerindeki sorunlar
da buna eklenince zaman zaman alkolizmin ve bunalımın eşiğine gelmiş.
Çift Hemingway ile de
görüşüyormuş. Ama Hemingway Zelda’ya olumsuz bakıyormuş genelde. Zelda ise
Hemigway’ın şişkin egosundan hoşlanmamış sanırım. Woody Allen’ın Paris’te Gece
Yarısı adlı filminde bu konuda güzel sahneler var aslında.
Fitzgerald 44 yaşında
kalp krizi nedeniyle, Zelda ise ondan yedi yıl sonra hastanede çıkan bir yangın
sonucunda hayatını kaybetmiş.
Fitzgerald ve Zelda’nın
hayatı ve aşkları tıpkı Hemingway Gellhorn aşkı gibi ilişkilerdeki genel
zorlukları, hayatta yapılmak istenen şeylerin mücadelesini, tutkuyu ve
edebiyata dair konuları da içine alan hüzünlü bir aşk hikayesi.
Yorumlar
Yorum Gönder